Kısaca tarihini anlatarak başlamak istediğim Seydişehir ‘i..
Tarih kaynaklarında yazılan şekli ile;‘’M.S. 767-1217 yılları arasında bir Türkmen kabilesinin elinde bulunan Seydişehir’in Selçuklular zamanındaki durumu ile ilgili bilgiler net değildir. Anadolu Selçuklu Beylikleri devrinde Eşrefoğulları Beyliği elinde kalan Seydişehir bu isimle ilk defa bu beylik zamanında kurulmuştur.
Rivayete göre,Horasan emiri olan ve annesi tarafından soyu Veysel Karani ve Peygamber’e uzanan bir velî ve seyyid olan Seyyid Harun Veli Hazretleri, 1301 yılında ilahi bir emirle, kardeşi Seyyid Bedreddin ve ahalisi ile birlikte yola çıkar. Bugün Hatunsaray denilen yerde kerdeşi hastalanarak vefat eder ve buraya defnederek bir türbe yaptırır. Yoluna devam eden Seyyid Harun Veli, şimdiki Seydişehir’in olduğu yere gelince yolu boyunca kendisine rehberlik eden bulut Küpe Dağı’nın ardında kaybolur ve kendisine işaret edilen yerin orası olduğunu anlar. İlk iş olarak oraya bir cami yaptırır. O zamanki adı “Trogitis” olan Seydişehir’in imarında Eşrefoğlu Mehmed Bey kendisine malzeme yardımında bulunur. Bu yardımlaşma neticesinde aralarında büyük bir dostluk oluşur. O zamanki adı “Süleymanşehir” olan Beyşehir’e ilk defa “Beyşehir” diyen Seyyid Harun Veli’dir. Eşrefoğlu Mehmed Bey de Seyyid Harun’un kurduğu yeni şehre “Seyyid Şehri” Osmanlılar zamanında Medine-i Sani (ilahi emirle kurulan ikinci şehir) (sonradan Seydişehir) adını verir. Seydişehir, Eşrefoğulları Beyliği’nin İlhanlı Hükümdarı Timurtaş tarafından 1326 yılında sona erdirilmesinden sonra, 1328 yılında Hamitoğulları Beyliği egemenliğine girmiştir. 1381 yılında Sultan I.Murat (Hüdavendigâr) tarafından 80.000 altın karşılığında Hamitoğlu Hüseyin Bey’den Akşehir, Beyşehir, Yalvaç, Şarkikaraağaç ve Isparta ile birlikte satın alınarak Osmanlı egemenliğine giren Seydişehir, Cumhuriyete kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır. Konya Sancağına bağlı bir kaza olan Seydişehir 1871 yılında belediye, 1915 yılında da ilçe olmuştur. Cumhuriyet kurulduktan sonra 1928 yılında tekrar ilçelik unvanına kavuşur.’’şeklinde özetleyebiliriz.
Seydişehir’de leblebiciliğin 713 yıl önce ilçenin kurucusu Seyyid Harun Veli ile başladığı Leblebi üretiminin geçmişte 365 tezgahla ilçenin en önemli geçim kaynağı durumundaydı. Leblebi konusunu daha sonraki yazılarımda ele alacağım.Ancak Seydişehir’in kurucusu Seyyid Harun Veli nin gelmesi ile başlayan bir geçim kaynağı Leblebi Seydişehir ekonomisinde önemli rol oynamıştır.
İç Anadoluyu Akdeniz’e bağlayan Toros Dağlarının kuzeyinde yer alan Seydişehir 1967 yılında yapımına karar verilen ve aynı yıl içinde temeli atılarak inşaat ve montaj çalışmasına başlanan Eti Alüminyum Tesisleri ile Türkiye ve Dünya’da adından söz ettirmiş Ülke ekonomisine büyük katkılar sağlamış Dünyanın 3. Türkiye’in ise tek Büyük Alüminyum entegre tesisi olma özelliğini hala sürdürmektedir.
Kaynaklardan alınan bilgilere göre ; 4 Mayıs 1973\’de ilk alümina, 21 Eylül 1974\’de ilk alüminyum, 16 Şubat 1976 ilk profil haddehanesi kurulmuş ve 8 Şubat 1977\’de sıcak hadde, 13 Mart 1979\’da soğuk hadde ve folyo üretimi gerçekleştirilmiştir. 1980\’de Alüminyum sülfat fabrikası kurulmuştur.
Seydişehir Eti Alüminyum Tesisleri her biri başlı başına bağımsız işletme özelliğinde olan Maden işletmesi, Alümina ve Alüminyum İşletmesi, Dökümhane ve Haddehane olmak üzere 4 önemli ve 24 ayrı destek birimi olan entegre bir tesistir. Tesise gelen hammadde (boksit) folyo olarak çıkabilmektedir. Tesislere 30 km uzaklıktaki boksit yataklarında mevcut işletme şartlarına uygun 35 milyon ton bilinen rezerv mevcuttur.
Tesisler kurulduğunda ülkenin alüminyum ihtiyacı 18.000 ton, günümüzde ise 550.000 tondur. Buna göre geçen 35 yılda alüminyum tüketimi yaklaşık 30 kat artmıştır. İhtiyacın yaklaşık 200.000 tonu hurda dönüşümü ile karşılanırken geriye kalan 375.000 tonun 64.000 tonu Etialüminyum tarafından karşılanmaktadır. Kabaca bir hesap yapıldığında kurulduğu tarihte ülke ihtiyacının 3 katı üretim yapan tesisler bugün yalnızca birincil alüminyum ihtiyacının 1/6\’sını karşılayabilmektedir. Çeşitli alaşım elementleri ile alaşımlandırılarak değişik vasıf ve ebatta dökümü yapılan bu miktar alüminyumun belirli bir kısmı, iç ve dış piyasaya verildiği gibi, yaklaşık 1/3’lik kısmı, tesislerin bünyesinde işletilen haddehane kompleksinde, sıcak-soğuk rulolar, levhalar, şeritler, metalik-kağıtlı folyo ve ekstrüzyon ürünleri üretilmektedir. Bugüne kadar bu kapsamda 822.812 ton hadde ürünü üretilmiş ve piyasaya verilmiştir. Dolayısıyla ülke içinde alüminyum işleyen ve sayıları 1500\’ün üzerinde bulunan alüminyum sanayisinin gelişmesi ve nihai ürünlerde yurt dışında rekabet şansı yakalaması tamamen Seydişehir Alüminyum tesislerinin varlığının bir sonucudur.Ülke Kalkınmasına sanayi anlamında tarihi geçmişi ile adından söz ettiren Bu entegre tesis 2005 yılında özelleştririldi.Yerli bir firma 305 Milyon dolarla fabrikanın yeni sahibi oldu.İlk Başlarda büyük tedirginliklerin yaşandığı kapanma ihtimali gündemi uzun süre meşgul etse de gelinen noktada bu tedirginler zaman la yok oldu.Alıcı firma yenilikler ve kapasite artırımı ile yaklaşık 100 bin ton üretimi ile fabrika çalışmaya devam ediyor.Yani Seydişehir’de korkulan olmadı.
İlk yazım olması münasebetiyle şimdilik bu kadar la yetinmek istiyorum.Daha sonraki yazılarımda sosyo ekonomik etkileri,eğitimden şehri nasıl etkilediği,gelecekte İlçenin başka ekonomik gelir kaynaklarının nasıl değerlendirildiği konularını sizlerle paylaşmak arzusundayım.